4 Kasım 2012 Pazar

Ben ayrılmak istiyorum…


Bitmiş bir ilişkiyi sürdürmek ağır gelir ya hani, artık söylediği her söz batar, yaptığı iyi şeyler bile sizi sinir etmek için yapıyor hissi verir…aynı havayı soluyamazsınız, içiniz daralır varlığında, çıkıp gitse diye gözünün içine bakarsınız.. Artık, çözüm konuşmaları da sonuçsuz kalır, onun ak dediğine siz kara, onun karasına siz ak dersiniz çünkü… Ayrılmak..ve biran önce huzura kavuşmak istersiniz, sizi anlayacak, sadece duygularda değil fikirlerde de buluşacağınız, aynı yola baş koyabilieceğiniz, şöyle özü sözü bir, denginiz birini ister gönlünüz..

2 Kasım 2012 Cuma

Bir bulut olsam...


Bilirsiniz o zamanlari… Masmavi bir gökte  tek tük havai bulutlarin yükseklerde, kendi aralarinda „bil bakalim ben neyim“ oyunu oynayarak sekilden sekile girdikleri, bizi de asagida seyirlerine ortak ettikleri sakin dingin günesli günleri…

Onlarin oyunlarina bakarak hayaller kurarken hafiften bir rüzgar yalar yüzünüzü, huzur vericidir tendeki temasi..gözlerinizi hafif kisar hem bu tatli dokunusun hem de yukardaki seyrin tadini cikarirsiniz … Bazen cogalir bazen azalirlar sahnede günün akisi icinde, günesten aldiklari isiklarini cesit cesit kostümlere tasirlar genis bir renk yelpazesinde… ve cogunlukla, günesi gönderirken ertesi sabaha, muhtesem bir gösteri sunarlar biz fanilere gökyüzünden…

26 Ağustos 2012 Pazar

Müşfik Kenter’i dinliyorum gözlerim kapali


Bazi insanlar vardir, hayatiniz onlarla kesistigi icin kendinizi baska türlü ayricalikli ve onurlandirilmis hissedersiniz, kayiplarinin acisi kelimelere dökülemez bazi insanlarin… Onlari kelimelere dökerek de anlatamazsiniz, bir baslarina cokturlar, o kadar cokturlar ki sizin kelimeleriniz yetmez ifade etmeye…Bazen hic bir sey diyememek de cok sey demektir…

Bugün sayfami cok sevgili dostum Rengin Uz’un yazisina ayirmak istiyorum, O cok özel insan, Müsfik bey ancak duygularla, O’nun karsisindakilere gecirdigi müthis duygulari anlatarak ifade edilebilirdi… Benim duygularim, hissettiklerim onun yazisinda,cümlelerinde...
Bundan sonrasi Rengin Uz’a ait…yeniden ellerine saglik Rengin’cigim…


19 Ağustos 2012 Pazar

Mutlu Bayramlar







Sevginin, dostlugun birlestirdigi, nese ve mutluluk kahkahalarinin yükseldigi, keyifli icten sohbetlerin sürdügü, anilarin biriktigi, bereketi bol, tadi damakta kalan bayram sofralari tadinda olsun bayraminiz.








17 Ağustos 2012 Cuma

„Zamansiz“lari tanirmisiniz?


Zamani, zamaninda kim kesitlere bölüp bölüp dagitmis bize, kim yazmis bu kurallari, hangi yasta nelerin yapilmasi gerektigi konularina kim yormus kafayi böyle detay detay…
Neden bu büyümüs olup olmama isine hep baskalari karar vermis bizim icin, „daha kücüksün, anlamazsin“ „bu yastan sonra mi?“  „koca kadin oldun, hic yakisiyor mu“ gibi gerekli yola sokma görevlerini kimler kime devretmis?

Mesela herkes sizden cocuk olmanizi bekledigi sirada büyümüssünüdür ama siz.. „Cocuktur anlamaz“in yaninda konusulanlari dinleyen kulaklar,büyüklerin birbirlerine söylediklerinin arkasina gizlenmis söylenmiyenleri de, söylenmemis sözlerin sesini de duyuverir…gözlerin sessiz gülüslerine ve aglayislarina tanik olur. Büyüklerin aralarinda koca koca cümlelerle konusup anlatamadiklarini, tek cümlede anlativerir.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Mehmet....


Tatli bir heyecandir hele o son günlere dogru… Artik tamamen büyümüs, gerilmis o karnin üzerinden ayaklarini, basini görürsünüz, daha cikmadan oksamaya baslarsiniz onun güzel yüzünü..sarkilar mirildanirsiniz, onu ne kadar heyecanla beklediginizi anlatirsiniz miril miril, belki patiklerini mini mini hirkasini hazirlarsiniz elinizde… Ne tatli, ne mutlu ve de ne heyecanli bir bekleyistir o…

Ah, o ilk an yokmudur o ilk an, hani verirler de elinize, en derininize kadar cekersiniz kokusunu icinize, artik burnunuzdan asla silinmeyecek bir kokudur o, simsiki basarsiniz gögsünüze o dünyaya yeni gelmisi, artik gözleriniz, akliniz, kalbiniz iste bu yeni gelene aittir, o aylardir yolu gözlenene…

Uykuya yatiripta, defalarca kontrol edersiniz.. „acaba nefes aliyor mu“ diye..o misil misil uyuyordur halbuki.. hastalanir da dünya kararir sanki gözünüzde, önemli degil der doktor, „bebeklerin yüksek olur atesi“ ama isik gder gözünüzden o tekrar iyilesene dek…
Yavas yavas ayaklanmaya baslar, ödünüz kopar, aman düsüp de bir yerini acitmasin diye, bir saniye rahat oturamazsiniz gözünüz hep üzerindedir, oysa o tüm tehlikelerden habersiz, kesfetmektedir dünyayi, dünyasini.. Düse kalka büyüyecektir o da her cocuk gibi…

12 Ağustos 2012 Pazar

Hani biz cocukken...

Hani cocuktuk ya bir zamanda, iste o zamanda, o cok geride kalmis zamanda daha mi güclüydük biz, daha mi güclüydü hem kücücük yüregimiz hem kücücük aklimiz… bir bilgeyi mi biraktik biz o zamanda..

O agactan her seferinde düsüp gene de bikmadan denerdik ertesi günde bir üst dalina cikmayi, kabuk baglayan dizlerin dirseklerin kabuklarini biraz kuruyunca yolmak, üstelik kanayacagini bile bile yolmak da acitmazdi canimizi, tam tersine bundan zevk bile alirdik, simdilerde ise üzerini kalin kabuklar bagladigini sandigimiz yaralari degil soymak, biri kazara carpsa yüregimizin en derininde duyuyoruz acisini. Aciya daha mi dayanikliydik biz, daha mi cesurduk kücükken acaba, her yerimiz yara bere icindeyken, hic aldirmadan devam ediyorduk kaldigimiz yerden… 

22 Temmuz 2012 Pazar

Mutlu bir pazar dilegi



Kalpten gelen sözler söyle, cekici dudaklara sahip olmak stiyorsan
Güzel gözler, insandaki güzeli gören gözlerdir.
Ince bir vücutsa arzun, ekmegini aclarla bölüs.
Parlak saclar icin, ufak bir cocugun elleriyle saclarini oksamasina izin ver hergün
Saglam bir durus icin, bilgi eslik etsin yoluna.
Yardim eline ihtiyac duydugunda, göreceksin ki en büyük yardimi gene kendi elinden görüceksin 
Ve yaslandikca yardima hazir iki elin oldugunu farkedeceksin, biri kendine  öteki digerlerine yardim uzatmak icin.
 

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Kelimelerin Tadi

Gecen postuma biraktigi yorumda söyle diyordu Özlemaki; „ne güzel bir sözdür hayirli isler demek“. Gercekten de öyledir.  Misal, sabah dükkanini acmis bakkaliniza, gecerken „günaydin, hayirli isler deyiverirsiniz, her iki taraf da mutlu olur, duymaktan da söylemekten de.. Ayni sekilde yeni baslangiclarda da „hayirli olsun“ ne güzel bir dilektir, herseyi barindirir icinde; basari, sans, mutluluk, yolun acikligi, herseyin düzgün gitmesi, iyi kazanclar..

Her biri aciklamaya kalkinca icinde bir sürü anlami birden barindiran  iyi dileklerimiz vardir bizim. 

14 Temmuz 2012 Cumartesi

Hayati, yemegi ve aski sev...

Seneler önce, Viyana’ya  ilk, üniversite icin geldigim zamanlardi, o zamanlardan hatirladigim Viyana, her ne kadar o günün Istanbul’undan ileri diyecegimiz bir standartta olmasina ragmen neticede bir akdeniz memleketi degildi. Evet o zamanlar Türkiye’de zor bulunan cogu sey mevcuttu belki ama Akdeniz eksikti…
Aradan yillar gecti, iste o zamanlar okumaya gelip bu ülkede kalmis olanlar, zamaninda buraya gelen ana babalarin burda dogan cocuklari bu ülkeye Akdenizi, Akdeniz’in tadini tuzunu, sicakligini getirdiler…
Avusturyalilar burunlarinin dibi Italya, Hirvatistan olmasina ragmen, günesi, meyvayi, sebzeyi, baligi  büyük ölcüde, Türkler -hem de cok basarili olan Türkler- sayesinde tanidi, ögrendi, sevdi ve hayatlarinin  bir parcasi yaptilar.

Buradaki o basarili Türkler, Türkiye’nin en degerli turizm elcileri. Onlarin sayesinde, hala daha bizleri taninamis olan Avrupalilar, tanistiklari „Türkiye“ ile saskinliga ve hazirliksiz yakalandiklari bir hayranliga düsüyorlar. Avrupalinin kafasina kazinmis, alistiklari ve inatla da inanmak istedikleri „Türk“ imajini yikmayi  biz en cok da onlara borcluyuz.

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Cronica de Una Muerte Anunciada

Kirmizi Pazartesi olarak yayinlandi bizde, ama kendi adi cok daha carpicidir bana göre..“Bildirilmis bir cinayetin kronolojisi“… Kitabin incecik, mütevazi görüntüsünün icine, kitabi kapattiginizda kendinizi, cevrenizi sorgular buldugunuz kocaman bir dünya sigdirmistir Marquez. Hep cok özeldir yeri benim kütüphanemde.

Konusu bize de hic yabanci olmayan bir namus cinayetidir „Kirmizi Pazartesi“nin. Ülkemiz cografyasinda da ne yazik hala devam eden bir namus cinayetini anlatir. Ama o kücükken sahit oldugu bu gercek hikayeyi, kitabin anlaticisina yükleyip bize aktarirken, taraflari sorgular, sorgulatir bize, en basta kendimizi sorgulatir.

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Sifahane...


Tatildeyken is birakmaz bazen pesinizi, hele bir de o sicakta bürokratik isleriniz varsa kabus gibi cöker insanin üstüne… O sicak Bodrum sabahinda da 3 günlügüne Cesme’den geldigimiz Bodrum’da, merkeze inmek zorunda kalmak yeterince sikintiliydi, bir de islerin aksamasi… Ama her şerde bir hayir var denir ya.. ne dogru, yolumuzun merkeze düsmesi bizim de sevgili arkadasimiz Nemika’yi arayip onunla bulusmaya, gülen yüzüyle keyifli sohbetlere tasirken, islerin sandigimizdan fazla uzamasi, Nemika’nin beni cok mutlu olacagim bir tanismaya götürmesine olanak sagladi.

Bazi insanlar vardir, tanidiginiz ilk anda pozitif bir auralari oldugunu, size iyi geldiklerini hissedersiniz. Nemika da öyle iste, mevlevi bir aileden geliyor o. Aslinda sasmamam da lazim beni böyle güzel bir sürprizle bulusturmasina…

"Hadi gel, seni bir yere götürecegim, tam senlik bayilacaksin" dedi… Bayildim…

29 Haziran 2012 Cuma

Türkiye’nin Toscanasi

Subatan'in elmalari
Yaz basi ayri bir keyifli Ege kiyilari derim ya hep, ama yaz basi, ortasi, sonu her dem ayri güzel olan bir yer var ki bizim gönlümüzde; sicaktan, kalabaliktan, nemden, gürültüden yani kisaca yazin sundugu „yan nimetlerden“ basimizi almak istedigimizde kendimizi attigimiz, soluklandigimiz, hayat buldugumuz bir yer…

Bozdag’in Subatan Yaylasi burasi… Gediz ve Kücük Menderesin arasinda uzanan 120 km lik Bozdaglarin, Ödemis-Salihli yolunun tam ortasinda yer alan 2159 m ile en yüksek dorugu olan Bozdag’in Subatan yaylasi.

Tabii bizi oraya ceken en basta, sevgili dayimizin Istanbul defterini kapatip son 20 küsur senedir yaz-kis ve „Teta“mizin de senenin büyük bölümünü gecirdigi, 1100 m irtifadaki yaylada elma agaclariyla dolu bahcedeki „mutluluk hane“leri, Teta’nin, her evden ayrilisimda „ya su dolmalardan cebime de doldursaydim, favayi da cantama soksaydim, ah o tatlidan kilo falan diye ne diye az yedim sanki“ gibi hain planlarima ve de hayiflanmalarima  vesile olan muhtesem yemekleri, icimizi yikayan sohbetleri, bir Türkiye tarihi olan anilari..

24 Haziran 2012 Pazar

Mutlu bir pazar dilegi


 
Keyifli mi keyifli bir yaz pazari dilerim herkese…

Tatil bitti, yeniden yuvaya dönüldü. Hic bitmese denen tatilin ardindan, her eve dönüste insan evini özledigini görür de, „oh evim gibisi yok“ der ya, ben bu sefer hem evimi hem de blogumu özlemisim, sööyle keyifle blog sokaklarinda dolasmayi özlemisim, durup bir yerde kahve icmeyi, iki kelam etmeyi..

Yaza dair bir siir Orhan Veli’den

 
NE HOŞ
Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş
Mavilerde sefer etmek!
Bir sahilden çözülüp gitmek
Düşünceler gibi başıboş.


16 Haziran 2012 Cumartesi

Bebekler ilk "bab ba" der...

Annelik özeldir, tüm dogada..zira annelik denilen bir icgüdü ile dogar tüm disiler…Yavrusunu eline alip, onu koklayan hemen her anne icin artik ömrü boyunca tasiyacagi bir ücüncü göz daha acilir duyularinda, öyle bir gözdür ki bu yavrusunun taa icini gören okuyan, dünyanin öbür ucundan hisseden, o an ne yasadigina kalben tanik olan bir kalp gözüdür bu, sadece yavrularina yönelik.

Ama bu demek degildir ki, bir ic güdü olmadigi halde kimi zaman annelige esit yasanan babalarin degeri daha az.
Babalar da cok özeldir cocuklarinin hayatinda, üstelik babalik bir ic güdü olmadigindan, tam tersine, erkek dünyasinda sonradan ögrenilen bir „meslek“ oldugundan „iyi babalar“ cok daha özeldir.

6 Haziran 2012 Çarşamba

Dünya markasi Alacati…

Sokaklarinda yürünmez hale gelmesine henüz iki hafta daha var.. Simdilik son hazirliklar bitmek üzere Alacati’da, yeni sezona, yeni umutlarla acilan yeni mekanlariyla, sahne dekorunu andiran sokaklarina  yeni dekorlar eklenmis olarak, sirasini bekliyor bu yaz icin yeniden.

O büyük kalabalik bastirmadan öncesini severim Ege’de ben..dogayi simdi koklayabilir, ciceklerin rengini en parlak bu zamanda görebilirsiniz, iki hafta sonra baska görüntüler baska kokular alir onlarin yerini..

26 Mayıs 2012 Cumartesi

Haftasonu dilegi

 
 
Bugün cafenin konuklari Beatles…
  „ Ve, sonunda..aldiginiz askla verdiginiz ask esitlenir“ Paul McCartney

Ask, sevgi dolu olsun haftasonunuz

 
Altmışdört Yaşımda

Bundan yıllar sonra
Saçlarim dökülmeye başladığında
Sevgililer günü ya da doğumgünüm için
Bir kart atıyor olacak mısın hala ?

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Cehalet aleviyle savas...

Viyana'nin masal gecelerini anlatmistim bir süre önce.. Prensler prensesler arabalari balkabagina dönüsmeden, soguk subat ayinda evlerine cekildikten sonra, baharin coskusuna, rengine ve atesine uygun bambaska bir balo kutlanir Mayista Viyana’da.


Acilis - Life Ball Sarkisi söyleniyor




Life Ball – Yasam Balosu

18 Mayıs 2012 Cuma

Yer Gök 19 Mayis

"Her şeye rağmen muhakkak bir ışığa doğru yürümekteyiz. Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletimin hakkındaki sonsuz sevgim değil, bugünün karanlikları, ahlâksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik görmemdir." Mustafa Kemal Atatürk 


19 mayis törenlerini baska türlü sevmisimdir, cogu zaman gözyaslarima hakim olamadan izlemisimdir o en önde elinde bayrak dimdik, gözleri isil isil yürüyen gencleri, ne büyük bir gururla tasinir o güzelim bayrak, kalbim karsi koyamadigim bambaska bir heyecanla carpmistir o günlerde, yüzlerce piril piril gencin, gencligin tüm canliligini, dinamizmini sergileyen hareketlerini izlerken… Kimbilir belki de farkli bir neslin cocuklariydik biz, bizim ana babalarimiz devrime dogan cocuklardi, bayram o zamanlar hafta sonuna baglanan bir tatil günü degildi, sebeb degildi henüz 3 günlük sehir disina kacilacak tatiller icin… anlamiyla kutlanirdi, cocuklarin, genclerin bogazlari yirtilarak gözlerinden yaslar akarak cikardi cumhuriyet dizeleri agizlardan, sanki kurtulus savasini biz vermiscesine duygulanirdik o bayramlarda.

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Cennet annelerin ayaklari altindadir

Benim annem hic sevmez anneler gününü, her seferinde önceden tembihler „sakin benim icin bir sey yapmayin“ diye..“Annelik her gündür, öyle özel günlere ihtiyaci yoktur, heran yasanir, her hangi bir zamandaki bir cift güzel söz, mutlu bir gülüs her zaman en güzel hediyedir“ diye düsünür. Cok da haklidir üstelik, aman o gün anneme hediye veriyim diye hediye kosusturmasinin icinde yer almaktansa, gönlümden gecen her gün anneme elimde ciceklerle gitmeyi tercih ederim. Sikca biraraya gelebilme sansina sahip oldugumuz icinde, bize dayatilan zamanda degil canimizin her istediginde bulusur keyifle yer iceriz.

Cennet annelerin ayaklari altindadir

Ne dogrudur…dogruya, iyiye ve güzele ulasmanin yolu annenin ögretisinden, bilgeliginden ve onu dinlemekten, anlamaktan, ögretilerine saygi duymaktan gecer.

11 Mayıs 2012 Cuma

Gercekler aci mi tatli mi?

Söz verip yapamadigim zaman cok rahatsiz olurum, aradan gecen zaman da bu rahatsizligimi giderrmez, icimde bir yerde o duygu beni devamli dürtükler durur, bak hala yapmadin diye, bazen aradan öyle cok zaman gecer ki karsimdaki aldigi sözü unutur ama ben hala yapamamis olmanin huzursuzlugunu tasirim.

Mesela mimler, bir türlü yerine getiremedigim. Ama Deeptone’nun gecenlerde bana da layik gördügü "cok yönlü blogger ödülünü" bir kuru tesekkürle almak artik hic olmazdi… hakkimdaki 7 gercegi huzurlarinizda ifsa etmem gerekiyordu…

Evet aslinda girizgah kisminda ilk gercegi acik ettim, bazen böyle ufak sözler veririm ve tutamam, üstelik bu durumdan hic hoslanmamama ragmen basima gelir…

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Viyana'da bir ögle vakti

Yasadiginiz sehri en iyi tanimanin yollarindan biri de rehberlik yapmak..Cogumuz icin gecerlidir, icinde yasadigimiz sehri bir yabanci geldigi vakit her defasinda yeniden kesfeder gibi onunla gezer, daha sonralara erteledigimiz bir sürü yere onlarla gideriz. Ben de bu yüzden severim, misafir gezdirmeyi, her seferinde ben de yeniden turist olurum onlarla. Belki de serde rehberlik olmasindan ileri geliyor bu, llk turizme basladigim yillarda cok severek yaptigim isimin ben de biraktigi bir miras da olabilir bu sevgi ve gittigim yerleri arastirip ögrenme arzusu…

Dün sevgili misafirlerimizle cok keyifli bir Viyana turu yaptik. 1 günlük Viyana turuna sigdirdiklarimiz daha uzun olabilirdi ama Naschmarkt „Umar“’da epeyce bir oturup kaldiktan sonra ancak aksam yemegi icin kalkabildik…
Fakat söyle bir bakiyorum da Viyana diye gezdirirken, yenilip icilmek üzere oturdugumuz yerlerin yarisi Türklere aitti…yalniz bu sizi yaniltmasin, kebab, döner standlarinden bahsetmiyorum. Türkler gastronomik olarak Viyana’ya yeme icme kültüründe cok sey kattilar ve cok basarililar. 

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Dünya bir cennet aslinda...




Su yasadigimiz dünya, cennetin ta kendisi aslinda, bakmayi, görebilmeyi bildigimiz sürece. Dünyanin her yeri kendine özel cennet köselerle dolu. Avusturya, bu köselerden fazlasiyla nasibini almis bir ülke, ama onun baska bir sansi daha var. Ne basa gelenler, yüzyillardir herkesin huzur ve keyif aldigi bu yerleri 3 kurusa birilerine peskes cekip, üzerlerine birbirinden bicimsiz binalari dikiyor, ne de yasayanlari „benden sonra tufan“ deyip ortaligi mahvedip gidiyor. Dogaya, cevreye ve yasama saygi, insan gibi yasamaya saygi ve insanlarin birbirinin yasamina duydugu saygi ve bu bilinc yüzyillar öncesinden oturdugu icin, herkes aslinda gözü gibi kolluyor bu tip yerleri, bozmak bir yana hep daha iyiye götürmeye bakiliyor. Sahip olduklari cenneti korumayi cok iyi biliyorlar, insanin kalbi sizliyor kendi ülkesinin güzellikleri bir bir yok edilirken..

Gecen hafta, hava tam bahar ve bu haliyle asiri derecede cikip dolasmaya tesvik edici. Biz de, sevgili misafirimizin isi dolayisiyla Salzburg yakinlarindaki is gezisini derhal bir gezi planina cevirip kendimizi  Salzburg yakinlarinda göller bölgesine attik.

29 Nisan 2012 Pazar

Piknigin mutlulukla bir ilgisi olmali

Aslinda benim zamanimin degil, annelerimizin zamani olan bir filmdir „Picnic“..ama o zamanlarin siyah beyaz televizyonunda, siyah beyaz sinemanin filmleri oynardi ancak, annelerimizn „ah bu ne güzel filmdir“ dedikleri kendi genclik yillari filmlerini biz de kendi yeni yetme yillarimizda seyrettik. "Piknik" de onlardan biridir, beni cok etkileyen..o piknik sahnesi, elbiseler, ask..hala hatirimdadir, bu filmin etkisi ne kadar büyük bilemiyorum, ama taa o zamanlardan beri büyülüdür piknik benim icin hep.

Sanirim bu sadece benim icin degil, coluk cocuk, genc, yetiskin herkes icin gecerli. Büyüsü, baharin tazeliginde ve disari cagiran sarkisinda mi, cimenlerin, topragin üzerine yalinayak sere serpe yayilmanin dayanilmaz hafifliginde mi yoksa aciktiran acik havanin, basi döndüren oksijenin etkisiyle ikide bir el atilan leziz piknik sepetinde mi? Belki de hepsinin bütününde..hazirligindan bitisine dek ayri bir seremonisi olan piknik güzel bahar günlerinin en güzel etkinliklerinden.


Mutlu bir pazar dilegi


 "Geriye dönüp bakmaktan kacinirim. Pismanliklar yerine, güzel anilari tercih ederim." Grace Kelly.

Bahar dallari, bahar günesi dolsun pazariniza..mutlu pazarlar

17 Nisan 2012 Salı

Mutluluk rejimi adi

Benim bugüne kadar diyetle hic bir ilgim olmadi, o yüzden diyet konularina hep yabanci kalmistim, cocuklugumdan beri sanirim hizli calisan bir metobolizmam var, hamileliklerim dahil hic kilo sorunum olmadi, hatta hatirlarim genc kizlik dönemimde, etrafimda diyet konulari konusulurken kiskanir, ah keske birgün ben de dahil olsam bu konulara derdim (neden kiskanmissam artik bilemiyorum iste)

Ama saglikli beslenmek konusunda; hep dedigim gibi zaten en basta annem sayesinde baska bir yasam bicimi secme sansimiz olmadigindan, yanlis yollara dahi sapsak, bastan cikarici seylere elimizi de uzatsak, dünyanin bir ucundan bir gözetleyenimiz oldugunu bilmenin telasi icinde titrer ve kendimize dönerdik. Saka bir yana, evet saglikli beslenmeye, saglikli yasamaya önem verdim ama son zamanlarda daha da bir önem verir oldum, evdekiler zaten telas icinde bir sonraki yasak acaba ne olacak diye. Sanmayin ki cikolataya dondurmaya burun kiviriyorum, muhtesem hamur islerine i-ih ben kullanmiyorum diyorum, hepsine deliriyorum.. Ama ev yapimi olmayan seyleri eve sokmamaya, mevsim meyva ve sebzesi tüketmeye azami dikkat gösteriyorum.

15 Nisan 2012 Pazar

Mutlu bir pazar dilegi


 
Yagmurlu da olsa, bu baharin cilvesi..herkese bahar gibi renkli, civil civil, mis gibi bir Pazar diliyorum.

 O zaman bir de bahara dair;
 
Bahar Gelme Üstüme

Bahar, yalvarırım çek git işine!..
Salma üstüme çiçeklerini,
...aklımı çelme!..
Her sabah çimenlerin çiyden ürpererek uyanıyor bahçemde; sonra güneşle oynaşıp tütsülenmiş gibi buğulanıyor.
Ne zaman sokağa çıksam badem ağaçları salkım saçak çiçek...
Kavaklar kıpır kıpır, ıslık ıslığa meltem...
Kırda dayanılmaz bir kekik kokusu, toprakta türlü çeşit börtü böcek...
Yapma bunu bana bahar,
Böyle üstüme gelme...!
     
* * *

14 Nisan 2012 Cumartesi

Farkindaliklar

Kayiplar ve Farkindaliklar arasinda siki bir bag var. Sanki mutlulugun recetesi bu baglamda daha bir net ortaya cikiyor. 


2 Nisan 2012 Pazartesi

Bazen özlem düşer gönüle


MARİFET

Marifet hiç ezilmemek bu dünyada
Ama biçimine getirip ezerlerse
Güzel kokmak
Kekik misali
Lavanta çiçeği misali
Fesleğen misali
Itır misali
İsâ misali
Yunus misali
Tonguç misali
Nâzım misali

Bedri Rahmi Eyüboglu

18 Mart 2012 Pazar

Mutlu bir pazar dilegi

Annemin güzel postasi geldi sabah, tam taze bahara, yenilenen  hayata uygun… Yazdigi, besteledigi onlarca sarki dünyanin en güzel sarkilari arasinda yer alan, Violeta Parra’nin yumusacik sesinden,  Hayata tesekkür… (daha sonralari Mercedes Sosa, Joan Baez basta olmak üzere cok kisi tarafindan seslendirilip yorumlanan, kendi sarkisidir) 
 Herkese bahar dolu, sicacik bir Pazar dilerim.




17 Mart 2012 Cumartesi

Uzun ince bir yol


Hergün gecip gittiginiz yolda, birden o ana kadar dikkatinizi cekmemis birsey bir anda ilk kez yolunuza cikmiscasina dikiliverir karsiniza. Sasirir bakarsiniz, gercekten ilk defa farkettiginize hayret ederek… Algida secicilik derler hani buna psikolojide, o an ki, beklenti, gereksinim ve ilgi alanimiza göre degisen. Bazen bilinclidir bu secim, bazen de ic dünyamiz oyun oynar, bilinc altimiz alir kumandayi eline.


Birincisi, ikincisi ve de ücüncü de düstü cemrenin, sirasiyla havaya, suya ve de topraga…o dirilten, yasama döndüren kor ates düstü doganin gönlüne.

Iste bu zamanlarda,  şu olur olmadik konusan „seytan diyor ki“ var ya, gene basladi baharin gelisiyle daha cok konusmaya, „ne isin var buralarda, ege ne güzeldir simdi, birak herseyi yüzüstü, bas git“. Onunla bir dialoga girmemek, biraz sus payi vermek icin attim kendimi disari, tamamen ayaklarim nasil götürüyorsa öyle bir yol tutturdum. Seytani dinlemekten cok, son zamanlarin üstümde biriktirdigi sikintiyi atmaya, aslinda kendimle konusmaya ihtiyacim vardi. Baharin sihirli ellerini hissetmeye ihtiyacim vardi.


12 Mart 2012 Pazartesi

Yokus asagi birakmak kendini


Ama bu harika bir seydi… „di“…., gecmiste kaldi degil mi, cocuklukta bir yerlerde? Hayal meyal hatirlatiyor ama kendini gene de söyle bir zihnin eski fotograflarina göz atinca; kalbinde kus kanatlarini duyarak, gözler kisik, rüzgari her yerinde hissederek, sanki kanatlanircasina hiz kazananirken duyulan tatli ilik heyecan… Biran icimizi kaplayan korkuyla karisik sevinc cigliklarinin eslik ettigi…
Ister kar tutmus bir yokustan asagi, ister gittikce hizlanan bir kosu tutturarak yamactan asagi olsun ya da lunaparkta o sonsuz süratle nerdeyse dimdik yere inen oyuncaklarda olsun, bize yasattigi sadece heyecan ve mutluluktu…


Belki de „hayatin yokuslarinin“ henüz farkinda olmamanin getirdigi bir „cahil cesaretydi“ bu korkusuz sevinc. Öyle ya, yokuslar inilir ve cikilirdi, cikmasi azicik yorsa da inmesi hep keyifliydi.

11 Mart 2012 Pazar

Mutlu bir pazar dilegi


 
Herkese, gönlünce gecirecegi bir Pazar diliyorum

Bu Pazar, cafe’nin misafiri O. Ben pek memnun oldum gelisine… Eh misafir Marcello olunca, konu da ask ve kadinlar hakkinda, dedi ki;

10 Mart 2012 Cumartesi

Yola cikmali...


Son günlerde bahar yavastan, yakinda geliyorum diyen habercilerini yollamaya basladi, hava kâh yagmurlu soguk,  kâh günesli ve tatli serin, agaclar kipirdanmaya basladi coktan... Icimde gene gitmeler var bir yerlere, neresi oldugu önemli degil, yeterki cikilsin yola… bahsetmistim sanirim, bizim öyle planli gezilerimiz azdir, planlisinda bile bir plansizlik bulunur her ne hikmetse. Iste gene öyle, plansiz programsiz ciksak yollara…

 

4 Mart 2012 Pazar

Mutlu bir pazar dilegi


 Sicacik bir pazar günü diliyorum.

Sevgili arkadasim, Elif Caglar’in yeni cikan, M-U-S-I-C albümünden "Circus Love" klibini ve müzigini Cafe Melange’a cok yakistirmis, yollamisti gecen gün bana. 
Ben cok begendim.
(Baslatmadan önce sayfanin müzik kutusunu susturmayi unutmayin)

28 Şubat 2012 Salı

Bir koku, bin ani olur bazen


Hani kokular vardir, hazirliksiz yakalanirsiniz, bir anda sizi bulundugunuz andan baska diyarlara, baska bir zaman dilimine isik hiziyla tasiyiverir, neye ugradiginizi sasirir, bakiveririsiniz etrafiniza… sakli kalmis unutuldugu sanilmis bir ani capcanli cikivermistir karsiniza… Bazen tatli tatli tadini cikarirsiniz, bazen acitir, bazen hüzünlendirir veya öyle bir yere getirirki sizi kaliveririsiniz orada…

23 Şubat 2012 Perşembe

"Öpücük"


19.yy ile 20 yy arasindaki gecis dönemi sayilan 30 senelik zaman dilimi Avrupa’da „Belle Epoque“ olarak anilir. Zira son derece dinamik ve inanilmaz derecede kültür ve sanat alaninda atilimlarin yapildigi tartisildigi, tabularin yikildigi bir dönemdir. 1900 lerin basinda, 2 milyonluk nüfusu ile dünyanin 5. büyük sehri ve orta Avrupa’nin da kültür merkezi olan Viyana edebiyat, resim, mimari, müzik ve felsefede büyük adimlar atar. Viyana’nin Belle Epouqe’unda kimler yoktur ki; Sigmund Freud, Otto Wagner,Josef Hoffman, Mahler, Schönberg, Wittgenstein, ...ve hic tartismasiz döneminin en iyi temsilcisi ve büyüleyici ressami Gustav Klimt..

Viyana bu sene efsanevi ressami Klimt’in 150.yasini kutluyor, 2012 yi tamamen ona atfederek…

17 Şubat 2012 Cuma

Viyana'nin masal geceleri

Gecenlerde icimdeki kadinlari yazmistim, bir de yan roller var diye de eklemistim. Sanirim cogu kadinin icinde bir de kücük prenses yasiyor. Söyle bir külkedisi durumundan siyrilip geceyi prenses olarak gecirip, -ayakkabiyi birakip birakmamak artik size kalmis-  normal hayata geri dönmek, masal dünyasina söyle bir ce diyip cikmak gibi oluyor.

Viyana, iste bu aylarda  bu masala girme sansi  taniyor bu sehrin kadinlarina, ama  kapisi tüm kadinlara acik olarak…

14 Şubat 2012 Salı

Ask her gün kutlanir



Ask yasam boyudur, onu bir güne sigdirmayin, sevdiginize bir gül vermek, mutlu kilmak icin size tarihler verilmesin..Onu hergün yasayin ve yasatin..
Unutmayin sevdiginiz icin „özel günü“ sadece siz yaratirsiniz.

12 Şubat 2012 Pazar

Ask siirleri onun icin yazildi

Sevgililer gününe yaklasmisken ask’tan  söz edelim o zaman.. Ilk genc kizlik yillarindan itibaren hayati boyunca, döneminin en önde gelen yazar sair, filozof ve düsünürlerini kendine asik etmis, hayatlarina girmis, hayatlarina girmekle de kalmayip bugün eserlerinden övgüyle bahsettigimiz bu kisilerin eserlerinin en önemli esin kaynaklarindan biri olmus efsane bir kadini konusalim. Evet, cok kimseyi asik etti kendine, ama o en cok yasama asikti.  Lou von Salome...

10 Şubat 2012 Cuma

Hayat bölüm bölüm okunan bir kitaptir

Ayriliklar, yani birlikteliklerin son noktasindaki ayriliklar… Ne kadar kolay telaffuz edilir ve sanki iki hayat birbirinden tamamen ayrilmis zannedilir..Ama adi ayrilik olan sey sadece bir kisidendir, sadece bir adamdan ayrilirsiniz, hayatinizdan degil. Arkasinda bir hayat birakir her ayrilik her zaman, o sizin hayatinizdir, herseyiyle sizindir o, o sürecin icinde karsiniza cikanlar, o dönemin cemberine  girenler artik sizin hayatinizin da parcasidirlar  Hayat,  ayni kitap icinde birbirinden bagimsiz hikayeler gibi degildir,  hayat, bölüm bölüm okunan bir kitaptir.… Her bölüm bir öncekinin üzerine kurulur, her yenide eskiden de mutlaka bir pay vardir.

5 Şubat 2012 Pazar

Tanistigim ilk devrimci



Ece Temelkuran’in bir yazisi söyle  basliyordu; „Cocukken ilk okunan kitaplarin insanlarin kaderlerini belirledigine iliskin, hic bilimsel olmayan ama derinden güvendigim bir kanaatim var“ … ve ikimizin de bir "ilk kitabina" gönderme yapiyordu.

Düsündüm üzerinde, evet hic bilimselligi yoktu ama bana ne kadar yakin gelmisti bu cümle. Insanlar ilk okuduklari, ilk cocukluk kitaplarinin rotasinda yol almazlar mi, rüzgari hep ordan doldurmazlar mi yelkenlerine diye düsünmeye basladim, evet galiba öyleydi.....söyle bir geriye gittim, gözlerimi cocuklugumda gezdirdim.

3 Şubat 2012 Cuma

Kis ortasinda "Bahar Temizligi"

Bir haftadir hasta olup yataga bagli kalinca, bir tarafimda kitaplar, bir yerde laptopum yatak tatili yapar durumdayim.  Oglum, aski ugruna Brezilya, Amazon ormanlarinin derinliklerine kendini vurmus, sevgili her zamanki gibi gene is icin Türkiye’de, biz kizimla basbasa kalinca da yatakta kalmak pek bir keyifli oldu ilk defa.. Ama aliskin olmayinca da, biran önce kalkip birseyler yapma derdindeyim… Kar Türkiye’nin her yanini sardi ama burda  henüz 1 gün yagdi ve bitti, ama bilenler bilir, Viyana’nin kuru ayazi, hele de -10-13 leri buldu mu, biran önce kar yagsin dedirtir, insanin burun delikleri donar resmen…ve hava aynen böyle su an Viyana’da, insan basini cikaramiyor disari soguktan..ve ben sicak yatagimda okunacaklari karistirirken, bu soguk havada neler yapmali, evde neler yapilir diye bir sayfaya denk geldim..“Subat da olabiliriz, ama madem bu sogukta eve kapandiniz, neden bahar temizligine simdi girismiyorsunuz“ diye basliyordu yazi…

29 Ocak 2012 Pazar

Mutlu bir pazar dilegi



Keyifli bir Pazar hepimize….
Cok sevdigim Aldous Huxley’den alintilar var bugün Pazar sohbetinde…

22 Ocak 2012 Pazar

Sahnemin kadinlari



Bazen icimde birbirinden bagimsiz cesitli kadinlarin yasadigini düsünüyorum ben…

Bu degisik kadinlar  bazen sirayla, bazen hep birlikte sahnedeler, bazen birliktelikleri güzel bir koroya bazense kakafoniye de dönüsebiliyor…



Bir tanesi var mesela, anne o, dogumla baslayan bir roldür onunkisi, isin hamilelik kisminda eline texti verselerde, olayi rolün agirligini pek kavriyamamis olup, ilk sahneye ciktiginda duruma vakif olabilmistir,  o „yönetmenin kesfedip“ basrol oyuncusu yaptigidir, kisa zamanda rolüne isinip basrolü  digerlerine kaptirmamaya calisir ama kolay degildir elbet isi, digerleri de cekistirir bize de yer ac derler habire… Gerci o da rolünün zaman gectikce daha az önemli olacagini zannetmistir, „canim ilk seneler tabii sahne benim, hele bir yürüsün, hele bir konussun, hele bir okula baslasin, hele bir lise baslasin, hele bir okul bitsin“ demisse de gecen yillar pek de durumu degistirememistir. Hani sanatcilar derler ya, „ne derdim olursa olsun ben gene de sahneye cikarim, show must go on!“, hah iste bu da öyle bir aktördür, ne olursa olsun asla ve kat’a rolünü kimselere devretmez, her sartta sahnededir.

21 Ocak 2012 Cumartesi

Haftasonu dilegi


Bir sürü sey ertelenebilir, ama sevdiklerinize sarilmayi ertelemeyin... sevdiklerimizle birlikte sicacik, onlara sarilarak, sevgi dolu, umut dolu, huzur dolu gecsin hafta sonumuz


19 Ocak 2012 Perşembe

Hayatin donma noktasi…

Mevsimin ilk kari yagdi nihayet, üstelik Viyana bu sene Istanbul’un gerisinden geldi. Bahcemiz kar icinde, karlara ve kimi sacaklardaki  donmus sulara bakarken oradaki duraganligi ve ayni anda icinde barindirdigi huzuru ve dinginligi düsündüm, o akip giden su, kisa bir mola vermisti yolculugunda.

15 Ocak 2012 Pazar

Mutlu bir pazar dilegi


Zamani kacirmayin…cok degerli o
Keyifli bir Pazar diliyorum


TAM ZAMANINDA

Yemek de boş, içmek de,
Hatta yeri gelmeden sevişmek de.
Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,
Tam zamanında söylemelisin sevdiğini
Gözlerinin içine baka baka.

14 Ocak 2012 Cumartesi

Hayatta kisa paslasmalar

Vardir hep bir hayri sebebi denir…Sebeblidir hayattaki yol secimlerimiz, kararlarimiz, acilarimiz, sevinclerimiz.. Daha dogrusu biz bilemesek dahi sebebini henüz, vardir elbet bir sebebi deriz, ve anlariz ya bir süre sonra… öyledir de gercekten benim icin.

13 Ocak 2012 Cuma

Yüregimiz bizi nereye götürür?

Dolu dolu yasanmali hayat…yasanmalidir yasanmasina ama nedir dolu yasamak hayati..

Bütün okullari bitirip, en iyi islere girmis, herkesin gipta ettigi o adamla/kadinla evlenilmis, güzeller güzeli cocuklar dogurulup büyütülmüs ve iyi okullara verilmis, onlarin basarilariyla övünülmüs, iyi klüplere üye olunmus, yazlik ve de kislik alinmis, her sene iyi bir yere tatil icin gidilmis, sizinkine benzer hayatlari olanlarla dostluklar kurulmus, hayir kurumlarina yardimlar da esirgenmemis, dolu bir hayat midir? Evet belki de doludur aslinda bu hayat, bunlari basarabilmek icin de „dolu dolu“  birseyler yapmis olmak  gerekir eninde sonunda..

Ama ya torunlara anlatilacak hikayeler...? Barinmiyorsa eger bu hikayenin icinde, dolu mudur gercekten de o hayat…?